umitkaraduman tarafından yazılmış tüm yazılar

Halef / Selef

Halef ile selef karşı karşıya geldiklerinde (devir törenlerinde) halef, selef’ini incitecek davranışlardan kaçınır. Aslında bunun bu şekilde olmasında “adab-ı muaşeret kurallarına riayet etmek” kadar bir başka sebep daha vardır. En nihayetinde o mevki / makam verilen bir şeydir. Bidayeti (başlangıcı) olan her şeyin bir de nihayeti (bitişi) olduğuna göre bugün halef olan yarın selef de olacaktır.

Şimdi burada durup “Veren”i doğru tanımlayabilirse insan, o mevkii / makamı ne kendisinden ne de kendisi atayandan değil, gerçekte kendisine Veren’den bilir. Bu bilinç bidayeti ve nihayeti yaratanı tanıyınca halef iken sevinmez selef iken üzülmez. Senin değildir, Veren sana layık görmüştür, senin olmayanı sana verip sonra da geri almıştır. Hiç bir basamağında üzüntü yada sevinç yoktur.

Bir mevki / makamın “sana layık görülmesi” bir tarafı ile esasen ödül değildir. Buradaki “layık görülmeyi” olayın kişiye layık görülmesi değil, kişinin bu olay ile sınanmaya layık görülmesi şeklinde dahi okuyabiliriz.

Kapitalizme meydan okuyan tamirciler

Çalıştığım oto tamirhanesinden hiç ayrılmayacaktım.

şimdi yanımda çalışan çırağa kam mili subapların açılıp kapanmasını nasıl sağlıyor ? sentil kam ile subapın arasına sokup nasıl subap ayarı yapılıyor? avans ayarı neden yapılıyor? tekerlek takılırken bijonlar neden çapraz sıkılıyor? 4 silindirli motorda ateşleme sırası hangi markalarda 1-3-4-2 oluyor? marş motoru, volan dişlisini nasıl çeviriyor? bir araba en rahat nasıl itilebiliyor? benzin nasıl çekiliyor? onu anlatmalı idim.

besmele ile açtığım kepenkleri akşam olunca hamd ederek kapatmalı idim. harcamayı, tüketmeyi, bitirmeyi, daha fazlasını istemeyi / istetmeyi değil tamir etmeyi seçmeli idim.

Yetklili servislerin her arızada değiştirilsin dediği parçaların hepsini tamir etmeli ve tekrar kullanıma döndürmeli idim. yağlı, kirli yerleri ile herkesin girmeyi istemeyeceği o küçük dükkanda, üzerimde mavi tulumlarım ile KAPİTALİZM’e meydan okumalı idim.

Tüketim ekonomisinin “yenisi ile değiştir” emrine “arızasını tamir et ve ekonomik ömrünce kullan” diyerek karşı gelmeli idim.

Ey adına KAPİTALİZM denen kan emici şey, Ey insanların iflağını kurutan, Ey aslanı kediye boğduran, Allah seni mahvetsin, seni mahvederken de beni vesile etsin.

Amin.

Hediyelik an’larımız

Bazı an’lar vardır, o anları başkaları için yaşamışsınızdır. Sevdiğiniz birisi için onun çok sevdiği bir şeyi yaparsınız ama esasen siz o şeyi hiç sevmiyorsunuzdur. Bu anınızı o kişiye hediye etmişsinizdir mesela.

Bunu fark ettiğimde hemen geri dönüp düşündüm ve fark ettim ki; babam bana bir arada geçirdiğimiz tüm an’larını hediye etmiş. Farkında olmadan gösterdiğim gayret demek ki aldığım bu mirası oğullarıma devretmek için imiş.

Aşk ile yap…

Yunus, dergahtan içeri bir tane eğri odun sokmadı, sordular;

“Yunus, dağda eğri odun yok mudur?” dediler, “dağda eğri odun çoktur” dedi.

“peki ya öyleyse?” dediler, “ben bu dergahın kapısından içeri eğri odun bile sokmam” dedi.

eğrisi de doğrusu da ocakta yanıyordu odunların ama Yunus hep dosdoğru odunlar ile geliyordu dağdan. aşk ile topluyordu odunları. aşk ile…

ister ocağa atılıp kül olacak olsun, ister yıllar boyu sergilenecek olsun, hep doğru odunu getirten Yunus’a, o işi aşk ile yapması idi. aşk ile…

en sevdiğin işi yaparken de aşk ile yap, en basit işi yaparken de aşk ile…

her davranışını öyle tanzim et, aşk ile…

başarının sırrı bundan geçiyor diye değil, hayatın gayesini anlamak buradan geçiyor diye değil, aşk ile yaptıkça mükemmele ulaşacaksın diye değil…

peki ya öyleyse?

aşk ile yap… sadece aşk ile… durduğun yerde yükselerek genişlemek, havsalanı genişletmek, kendin sandığın şeyden öteye geçmek için, aşk ile yap.

aşk ile…

Mutlu olma arzusu, huzurumuzu kaçırıyor…

Mutluluk: Bütün özlemlere eksiksiz ve sürekli olarak ulaşılmaktan duyulan kıvanç durumu Huzur: Dirlik, baş dinçliği, gönül rahatlığı, rahatlık, erinç (bkz. tdk.gov.tr)

“mutlu olmak” modern dünya tarafından bize dayatılıyor. mutlu olmak için daha fazla harcayabilirsin / harcamalısın, daha hırslı olabilirsin / olmalısın, bir başkasındansa önce kendini düşünebilirsin / düşünmelisin, daha çok mutlu olmayı isteyebilirsin / istemelisin, mutlu olmana engel olan şeyi bertaraf edebilirsin / etmelisin, bu bazen bir insan dahi olsa “mutluluğu hak eden sen” her hakka sahip olabilirsin / olmalısın!

“huzur” ise tüm bunları yanında barındırmayacak kadar naif ve saf. bu hali ile modern dünyanının hoşuna giden hiçbir yönü yok. hırs, bencillik, ihtiras, arzu olmayınca modern dünyayı besleyemez, kapitalist düzene hizmet edemezsin. o zaman modern dünya için yüceltilecek olan “huzur” değil “mutlu olmak”tır.

Soru; “siz hangisini tercih ediyorsunuz” değil, “siz hangisi için yaşıyorsunuz?” cevap sözde değil, davranışlarınız işaret ettiği yerdedir…

anılmaya değer zamanlar…

.. her şeyin zamanı vardı ve her şeye zaman vardı… ihtiyacının olmadığı “o şey”i edinmek için enerji harcamadığından, sana ihtiyaç duyanlara yardımcı olmak için yeterli enerjin vardı… o zamanlar hayat “şimdikigibihızlıaravermedensüreklidönüpduranvehepkoşuşturmayıgerektiren” bir şey değildi… bir fotoğraf çekip geçmişten bir anı ölümsüzleştirmek çaba gerektiren bir şeydi, şimdi ki gibi yüzlerce resim arasından basılmaya değer tek kare bulunmaması söz konusu değildi… evet her şey daha yavaştı… 15 dakika içinde atılan mesajlar / telefon görüşmeleri ile tüm arkadaşlarını bir buluşmadan haberdar edemezdiniz, bunun için organizasyon ve emek gerekirdi ve siz bu emeği harcadığınızda sözleştiğiniz herkesle buluşurdunuz “duruma göre bakarız, araşırız zaten” diye bir cevap almazdınız…

o zamanlar, “o zamanlar” denilip anılmaya değer zamanlardı… bana öyle geliyor ki bizim daha hızlı’ya, daha fazla’ya, daha iyi’ye, daha rahat’a şartlayarak büyüttüğümüz nesiller tarafından “bu zamanlar” için aynı şeyler söylenmeyecek…

Yerlisi olmak…

Karşımda Gökırmak var. Irmak boyunca uzanan bir parktayım. Parkta bir çıkma hani evlerdeki cumba gibi ve bu çıkmada bir masa. Bu cumba Gökırmak manzarasının en iyi olduğu yer. Orada bir aile hepsinin sırtı Gökırmak`a yüzü bana dönük. Neden manzaraya sırtları dönük diye merak ediyorum. Bu aile buranın YERLİSİ belli.

Üsküdar’dan motora binmişim Beşiktaş’a geçiyorum. Karşımda bir aile bana bakıp düşünüyorlar. Boğazdan geçiyor ve sırtı manzaraya dönük olan bu adam buranın YERLİSİ herhalde diyorlar.

Biz bazen bir manzaranın YERLİSİyiz, bazen sevgi dolu ailemizin, bazen dostlarımızın bazen arkadaşlarımızın. Bu şeylerin YERLİSİ olduğunuz için bu güzellikleri ıskalamamak lazim.