Herkes ağırlığı ve ortaya çıkma oranı değişmekle birlikte bu kişiler olma potansiyeli taşır: Aslında olduğu, Kendisini sandığı, Olmak istediği kişiler…
Insan “aslında olduğu” kişinin iyi yönlerini kendisine yakıştırmakla ve kabul etmekle birlikte kötü yönlerini yok sayarak / kabul etmeyerek “kendisini sandığı” kişi olduğuna inanır. Bu iki kişi dışardan fark edilip, kişinin bununla yüzleşmesi gerektiğinde genelde inkara gider. Bu yüzleşmeyi suçlama sayar ve kabullenmez. Bunun herkeste bir miktar olması çok da garip bir durum değildir diyebiliriz. Bu iki kişi arasındaki fark açıksa bunu kabullenmeyen kişiye “kendini bilmez” diyebiliriz. Bu hoş bir durum olmamakla birlikte burada “bilinç” yoktur yani kendini bilmezlik “bilinçsizlikle” ortaya çıkar.
Gelelim üçüncü kişiye, kişinin “olmak istediği kişi” bilinçli bir şekilde ortaya konmuş, kişinin kendisinin şekillendirdiği bir haldir. Olmak istenen kişi, genel olarak iyi özelliklere haiz bir kişidir. Kişinin bu yönde çaba göstermesi ve çabalayarak, olduğu kişiden kendisini olmak istediği kişiye devşirmesi takdire şayan bir durum sayılabilir ve fakat bunun için çaba göstermediği halde kendisini sürekli olarak “olmak istediği” kişi gibi göstermeye çalışması, bu yönde bir çaba göstermeyip / bedel ödemeyip sadece rol yapması, “kendini bilmezlik” durumundan daha kötü olup, etrafındakileri kandırmaya çalışması anlamına gelir.
Bilinçli bir şekilde karşındakini kandırmaya çalışmak, bilinçsiz bir şekilde kendini başka birisi sanmaktan çok daha kötüdür.