Kategori arşivi: Genel

Göz göze gelmek…

Bu çok az oluyordu, ya biraz önüme ya da biraz arkama bakıyordu. Azda olsa gerçekleşen bu durumu yaşadığınızda O’nun bakışlarının odağında olmak zordu. Saçtığı ışığı mercek gibi bir noktada toplayan gözleri beni eritiveriyordu, bir topak “kar”mışım gibi. Ne aniden sağıma soluma dönebiliyordum, ne de aniden durup, yürüyebiliyordum. Her şeye O’ndan yayılan sükûnet sirayet etmişti. Ruhum ihtiyaç duyduğu, daha da ötesinde özlemini yaşadığı dinginliğe koşuyordu O’nda.

Ama bu koşuş bile telaşsız ve ağır hareketlerle idi. Öyle hafifti ki O, toprağa basmıyordu, elimi uzatsam ve havayı kımıldatsam titreyecek ve bir ahenk gibi havada eriyecek sanıyordum. Artık emindim ve bu sefer “bulduğumu sanmaktansa umduğumu aramaktaydım” ve işte aradığım yanımda idi. Karşımda demedim çünkü herhangi bir durumda ve herhangi bir safhasında hayatımın O’nun karşısında olabileceğimi düşünmüyordum…

Kalp öldü ise hayvansınız…

İçine dönüp baktığında gördüğü şeyi beğenmedi… Önce yüzü ekşidi, sonradan kalbi buruldu… o anda kafasında bir soru belirdi; NASIL

İçinde görüp beğenmediği katran karası bu şeyin nasıl damıtıldığını anlamaya çalıştı. En nihayetinde duygu dünyasını şekillendiren kalbinin nasıl olup da duygularını katı bir maddeye dönüştürdüğünü düşündü. Ama hiddetli idi! Bu düşünce onu sinirlendirdikçe sinirlendirdi! Hakim olamadığı sinir nefrete dönüştü, bu duyguları o kadar yoğun hissetti ki bu yoğunluktaki duyguları katı bir maddeye yani içinde gördüğü o katrana dönüşmeye başladı. Bu katran tüm vücudunu kaplamaya başladı. En başta sadece içinde olduğu için göremediği bu katran karası cismin “NASIL” oluştuğunu gördü. Kin, nefret, kıskançlık gibi düşüncelerin NASIL katrana dönüştüğünü öğrenmişti ama NASIL’da kalıp NEDEN’e geçemediği için, bu katranın kalbinde NEDEN oluştuğunu hiç bilemedi…

Kalp ölürse geride kalan cismaniliğin bir kıymeti yoktur! Kalp ölürse savaş çığlığı da atarsınız, katletmek de garip gelmez, insanların sıkıntılarını kendi çıkarlarınız doğrultusunda da değerlendirirsiniz, işinize gelmeyen acıları da yok sayarsanız, vicdanınız kendisi saran katran nedeni ile sesini duyuramaz siz de ölümleri istatistik, parçalanmış bedenleri fotoğraf falan diye de nitelendirirsiniz… hatta gazetede yere yatırılmış ölü çocukları görseniz spor sayfasına hızlı bir geçiş yaparsınız… ama parmağınıza kıymık batsa o cismaniyet size çığlıklar attırır da ortalığı birbirine katarsınız…

Kalp öldü ise utanmazsınız…

Kalp öldü ise hayvansınız!!!

söylenenler – 8

Bir yerde bir zulüm var, sevmediğiniz bir kimse de orada zulüm olduğunu söylüyor. Ne yapacağız? Seninle aynı şeyi söylemektense zulmü görmezden gelirim mi diyeceğiz?

“Ben duracağım yeri doğrulara göre değil, karşımdaki kişinin pozisyonuna göre belirlerim.”

Aferin!

söylenenler – 7

Nerede o eski bayramlar?… Mesela ne kadar eski? 10 yıl öncekiler 10 yıl öncede, 20 yıl öncekiler 20 yıl öncede.

Artık bu sızlanışı bırakıp birşeyler yapmak gerekiyor. Nihayetinde bugün yaşanan Bayram bugün çocuk olanların ” eski bayramları” olacak. Üzerimize düşen neyse onu yapıp, bu çocuklara ” nerede o eski bayramlar” dedirtmek lazım. Aksi takdirde ortada yad edecek bir bayram kalmayacak.

söylenenler – 6

usul: sonuca gitmek için izlenen yol / esas: ana konu, ulaşılacak sonuç

“usul, esasa mukaddemdir” yani “usul, esastan önce gelir”. herhangi bir konuyu akılcı bir yolla tartışacak, yargılayacak birisinin bunu mutlaka biliyor olması gerekir.

usul konusunda anlaşabilsek esas’a dair söyleyeceklerim var ama maalesef esas hakkındaki aceleci fikir beyanları usul’u unutturuyor.

İfade…

“ifade”nin en belirleyici uzvudur bana kalırsa gözler. masumiyet olur bazen sessizce akıp giden bir ırmaktır o, ta içinize kadar ulasan. yüreğinizi sızlatır, nedenini bilmezsiniz… haşindir bazen, hışmın en doğru anlamıdır gördüğünüz. hiçbir söze ihtiyaç duymadan, muhtaç olmadan haykırır iştiyakını.

gerçekten gördüm mü onu bilmiyorum. daha doğrusu gördüğüm “gerçek” miydi onu bilmiyorum. sinirli idi desem hafif kalır izah etmek için. zuhr eden bir bedendi sadece diyebilirdik eğer o bakışları söküp atabilse idik O’ndan. nasıl anladığımı bilmiyorum ama anlık bir kızgınlık değildi gözlerindeki. geçmiş ve gelecekle idi derdi. süregelen bir şey olmasa kızgınlığı, bir an olsun giderdi gözlerinden o ifade. ama artık öyle bakıyordu. bu bakış onda “hal” olmuştu. şimşekler çakıyordu kirpiklerinin arasından.

Yılma sakın…

“bir insana bir şey anlatmaya çalışmaktansa 10 tane deve ve bir hendeği tercih ederim” tebrik ve teşekkür ederim canım insanlar, bana bunu da söylettiniz ya sonunda…

ne kadar da haklısınız her konuda ve ne kadarda çok şey var bildiğiniz. nasıl oluyor da hiç yanılmıyorsunuz size şaşıyorum doğrusu. o kadar doğru ve yüce fikirleriniz var ki dışarıdan gelecek hiç bir kötülüğün yada yanlış fikrin sizi kirletmesine imkan vermiyorsunuz. Bat dünya bat.

bırak öyle düşünsün, sen kızma gülümse, kaybetme kendini, sadece yardımcı olmaya çalış, sabırlı ol, sakin ol. onlar gibi olma, onları kendine benzetmeye çalış, istemeden onlara benzeme. haklılığın seni bu sorumluluklardan kurtarmasın. bekle ve gör, yanlışsa yine düzeltmeye çalış. arkanı dönüp gitme.

bırakma “bırakma vakti” gelmeden, vazgeçme “vazgeçme vakti” gelmeden, serin kanlı ol, sadece kabul ettirmeye çalışma, anlatmaya çalış, dinle, anla, konuş ve anlat. kuru kuruya kabullere götürmeye çalışma, anlamış olmalarını sağla. direnseler de, hakaret etseler de yılma…

ama artık anlamışsan ki; sadece kuru bir inattan ibaretler, isteyerek dileyerek bilerek anlamak istemiyorlarsa artık vakti gelmiştir gitmenin ve vazgeçmenin. giderken bile, vazgeçerken bile yılmışlık olmasın arkanda bıraktığın… yoruldum deme giderken, bıktım artık deme, gitmesini de bil… belki gelişinle ve konuşmanla anlatamadığını gidişinle anlatabilirsin. nezih ol, letafet saç, zarif ol, bakanlar yüzünü buruşturmasın sana, senin gibi düşünmeseler de sana kırgın, kızgın olmasınlar onları arkanda bırakırken. ama unutma seni sen yapan değerlerini ve onlardan asla taviz verme.

hoş görünmek adına hiçbir şey yapma, hoş ol. ince, kibar, zarif görünmeye çalışma ince, kibar, zarif ol. zorlama kendini, inatlaşma ruhunda zaten var olan zarafetle, bırak kendini göstersin hem sana hem onlara.

tutma kendini,

tutma kendini,

tutma kendini…